Taşıma Hukuku ile bilgi almak ve iletişime geçmek için tıklayınız.
Dünyada büyüyen ticaret bağlantıları ile birlikte en eski ticaret taşımacılığı olan kara yollarıyla eşya taşımacılığı önemini korurken hava ve deniz yolu ile taşımacılık faaliyetleri de artmıştır. Türkiye’nin son yıllarda karayolları ağlarını genişletmesiyle ise karayolu taşımacılığı öne çıkmış, bunun doğal sonucu olarak da Taşıma ve Lojistik Hukukun daha önemli bir disiplin haline gelmiştir. Taşımacılık ve lojistik sektörü, Türkiye’nin stratejik konumu nedeniyle ülkemizdeki en dinamik sektörlerinden birsidir. Bununla birlikte hızla değişen ve gelişen pazar koşullarına paralel olarak, taşımacılık ve lojistik sektöründeki zorluklar da artmaktadır. Zira şirketler klasik artık taşıma hizmetlerinin yanı sıra paketleme, depolama ve envanter yönetimi gibi çeşitli hizmetler de sunmaktadırlar.
Ayrıca gerek ulusal gerekse uluslararası alanda artış gösteren karayoluyla eşya taşımacılığı ihtilafları beraberinde getirmiş, bu ihtilafların çözümü ve uluslararası mevzuatlardaki farklılıkları gidermek için ortak kurallara ihtiyaç duyulmuştur. Bu amaçla 1961 yılında Karayolu ile Uluslararası Eşya Taşıma Sözleşmelerine İlişkin Anlaşma, CMR oluşturulmuştur. 1995 yılında Resmi gazetemizde yayınlandıktan sonra Türkiye açısından da CMR hükümleri bağlayıcı hale gelmiştir. Yurtiçi ve yurtdışı karayolu taşımacılığı ile ilgili olarak hem Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ulaştırma Kanunu uyarınca hem de CMR Konvansiyonu’na dayalı olarak doğan zarar, hasar, kayıp, sigorta, temerrüt iddialarına karşı veya bu iddiaları ileri sürecek şekilde tüm dava, arabuluculuk ve icrai taleplere ilişkin olarak her türlü yük anlaşmazlığının özenle takip edilmesi gerekmektedir.
Malların deniz yoluyla taşınmasının; karayolu, havayolu veya demiryolu taşımacılığını da içermesi ve işbu taşımacılık türleri ile de birleşmesi nedeni ile uluslararası ticaretten ayrı tutulması mümkün değildir. Deniz Ticareti Hukuku, küresel anlamda hızlı bir şekilde genişlediğinden, her daim denizaşırı ülkeleri de içerdiğinden ve deniz ticareti hukukunun uygulayan şahısların bu denizaşırı ülkelerdeki farklı hukuk sitemlerine nasıl yaklaşacaklarını bilmeleri gerektiğinden bahisle; en karmaşık ve teknik hukuk alanlarından biri olarak kabul edilmektedir.
Deniz taşımacılığı artık küresel, uluslararası ağın bir parçası olan ve nakliyecileri, alıcıları, ürünleri, müşterileri ve ayrıca ülkeleri birbirine bağlayan bir ulaşım şeklidir. Deniz ticaretine konu faaliyet alanı gemi operasyonu, satın alma, sigorta veya sadece ulaşım olsun; gemi sahiplerinden, kiralayanlardan, sigortacılardan, işletmecilerden, Gemi Maliki Olmayan Taşıyıcılardan (NVOCC) ve finansörlerden doğan ihtilafların çeşitliliği taşıma hukukunda deniz ticaret hukukunun önemini göstermektedir. Bu bakımdan Deniz Ticaret Hukukuna ilişkin olarak ayrıca bir başlıkta tarafımızca açıklamalarda bulunulmuştur.
Son yıllarda gelişen havayolu taşımacılığına ilişkin ise yasal mevzuat boşluğu bulunmaktadır. Yasal mevzuat ile Montreal ve Varşova Konvansiyonları uyarınca ulusal/uluslararası hava taşımacılığı sektöründeki şirketlerin ve havayolu şirketlerinin kayıp, hasar ve gecikmeden kaynaklanan talepler ile hava taşımacılığından doğan pek çok ihtilafı da beraberinde getirmektedir.
NAVA PARTNERS olarak;
gibi çeşitli hukuki hizmetler vermekteyiz.
Taşıma Hukuku ile bilgi almak ve iletişime geçmek için tıklayınız.